30 Ocak 2008 Çarşamba

Küresel Isınmanın Tarım Alanlarına Etkisi

Mersin Ziraat Odası Başkanı Cengiz Gökçel, Tüm Dünyada Küresel Isınmaya Bağlı Yaşanan Kuraklığın Türkiye'deki Etkilerine Paralel Olarak Mersin'de de Bazı Sorunlar Yaşandığına Dikkat Çekerek, Özellikle Tarım Alanlarında Kuraklığın Etkisinin Açıkça Görüldüğünü Söyledi. Mersin'de Tarımsal Arazi Varlığının Yüzde 37'sinin Sulanabildiğini Belirten Gökçel, "Eğer Önlem Alınmazsa Bu Oran Daha da Aşağıya...


Mersin Ziraat Odası Başkanı Cengiz Gökçel, tüm dünyada küresel ısınmaya bağlı yaşanan kuraklığın Türkiye'deki etkilerine paralel olarak Mersin'de de bazı sorunlar yaşandığına dikkat çekerek, özellikle tarım alanlarında kuraklığın etkisinin açıkça görüldüğünü söyledi. Mersin'de tarımsal arazi varlığının yüzde 37'sinin sulanabildiğini belirten Gökçel, "Eğer önlem alınmazsa bu oran daha da aşağıya inecektir. Gelecek yıllarda benzer sorunları yaşamamak için su kaynaklarımızı çok verimli

kullanmak gerekmektedir" dedi.

Mersin Ziraat Odası tarafından düzenlenen ve merkeze bağlı köy muhtarları ile üreticilerin katıldığı "Küresel Isınmanın Tarım Alanlarına Etkisi" konulu toplantıda konuşan Gökçel, küresel ısınmaya bağlı etkenler nedeniyle tarımsal ürünlerde verim düşüklüğü yaşandığını kaydetti. Mersin'de tarım arazilerinde yeterli su olmadığı için bazı ürünlerin hiç ekilemediğine dikkat çeken Gökçel, bunun sonucunda buğday, arpa, mısır gibi birçok ürünün ithalatının gündeme geldiğini belirtti. Mersin'in ana geçim kaynağı

olan narenciye, bağ ve diğer meyve türü ürünlerde rekolte düşüklüğü ve kalite kaybı yaşandığını söyleyen Gökçel, "Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre, ilimiz tarımsal arazi varlığının yüzde 37'si sulanabilmektedir. Sulanan arazi miktarını artırmamız gerekirken, yaşanan kuraklık nedeniyle eğer önlem alınmazsa bu oran daha da aşağıya inecektir. Gelecek yıllarda benzer sorunları yaşamamak için su kaynaklarımızı çok verimli kullanmak gerekmektedir" diye konuştu.

Yapılan çalışmalar ve gözlemlere göre Mersin'de su kaynaklarının verimli kullanılmasının şart olduğunu dile getiren Gökçel, bu çerçevede bölgede planlanan veya planlanmayan gölet, baraj gibi çalışmaların bir an önce başlatılması ve çiftçilerin damlama sulama sistemine geçmesinin teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti. Uzmanlara göre Türkiye'de salma sulama için çiftçilerin yılda 1.5 milyar dolar, gübreye de 1.6 milyar dolar para ödediklerinin belirlendiğini ifade eden Gökçel, "Çiftçi sulama ve gübreleme

için tam 3 milyar dolar para harcıyor. Fakat salma sulama yaptığında suyun ve gübrenin sadece yüzde 25'i bitkinin köküne ulaşıyor. Yani hem su hem de gübre boşa gidiyor. Damlama sulamada ise suyun yüzde 99'u bitkiye ulaşıyor. Gübrede de en az yüzde 50 tasarruf sağlanıyor. Damlama sulamanın ülke ekonomisine katkısı sanırım bu şekilde çok daha iyi anlaşılıyor" dedi.

Ancak bu konuda çıkarılan yasada bir aksaklık olduğunu savunan Gökçel, "Ziraat Bankası'nın anlaşmalı olduğu firmalara proje yaptırılıp damlama sulama sistemi kurulduğunda 5 yıl eşit taksitlerle ödemeli yüzde sıfır faiz uygulaması yapılmakta. Çiftçimiz kendi iradesiyle istediği firmaya sistemi kurdurduğunda ise Ziraat Bankası yıllık yüzde 7 faiz uyguluyor. Anlaşmalı firmalar fiyat yükselttiği için maliyet hesaplandığında faizli sistem, faizsiz sistemden daha ekonomik oluyor. Burada yapılması gereken,

piyasada eşit rekabet oluşturulması açısından çiftçinin kendi iradesiyle projesine uygun olmak kaydıyla hangi firmaya sistemi kurdurursa kurdursun yüzde sıfır faiz olanağından yararlanmasıdır" diye konuştu.

Mersin Sulama Birliği Başkanı Özgül Sözel ise, bilim adamlarının yıllardır bu konuda kıyamet senaryoları anlatmalarına rağmen ne yazık ki dünyada su ile ilgili hiçbir önlem alınmadığına dikkat çekerek, hala su kaynaklarının hoyratça kullanıldığını söyledi. Yapılan öngörülere göre insanoğlunun en iyi ihtimalle 2070-2100 yıllarında susuzluk ve kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını dile getiren Sözel, "Küresel ısınma ile birlikte bunlarla karşılaşma ihtimalimiz yüksek, eğer şimdiden bunların

önlemi alınmazsa. Su alternatifi olmayan bir tüketim maddesi, insan yaşamında olmazsa olmazlardandır. Her şeyin bir alternatifi var. Enerjinin, petrolün, alternatifi vardır, ama suyun yok. İnsan hayatında olmazsa olmazdır su" dedi.

Toplantıda, ayrıca Yeşil Sahil Sulama Birliği Başkanı Sıtkı Uslu, Mersin Ziraat Odası Meclis Başkanı Duran Ali Ersöz ve DSİ 67. Şube Baş Mühendisi Kadir Taştan, üreticilere küresel ısınmanın tarımsal etkileri konusunda bilgiler verdi.

Küresel ısınma doğal hayatı şaşırttı

Bazı istisnalar dışında, Ottowa’dan Moskova’ya kadar kuzey yarım kürede kış başında ortalama hava sıcaklığı yükselmiş durumda. En sıcak sonbaharı geçiren Avusturya’daki kayak merkezleri, sezon açılışlarını ertelediler.

Sezonu başlatmayı gelecek haftaya erteleyen Arlberg kayak merkezindeki St. Anton’un turizm müdürü Martin Ebster, dağda kayak yapılabilmesi için yeterli miktarda kar olmadığını belirtiyor.

Alplerin 1100 metre yüksekliğinde yılan çiçeklerine ve bazı vadilerde baharda açan hor çiçeklerine rastlandığı kaydediliyor.

İsviçre’de de kayak sezonu açılışının başarılı olmadığı, yaz mevsiminin uzadığı, kış giysileri satışlarının düştüğü belirtiliyor.

Sibirya’dan Estonya’ya kadar, kış uykusuna yatması gereken ayılarsa sığınacakları yerler fazlasıyla ılık ve nemli olduğu için kış uykusuna çekilecek yer bulmada zorluk çekiyor.

Kış takvimini 1 Aralıkta başlatan Moskova, 1879 yılından bu yana en sıcak Aralık ayını 4,5 dereceyle yaşadı. Finlandiyalıların Noel Baba’nın evinin olduğuna inandığı Kuzey Kutup Dairesi yakınlarındaki Rovaniemi’de de kar epey gecikti. Norveç Meteoroloji Enstitüsü, ilk kez, Yeni Yıl öncesinde astım hastaları için polenlere karşı tedbirler alınacağını açıkladı.

Norveç’in Meteoroloji Merkez Enstitüsü’nden Karl Gabl, havanın artık daha ılık olduğunu, karın daha geç yağıp daha erken kalktığını söylüyor. Norveçli iklimbilimci Ketil Isaksen de son yıllardaki olağan dışı ısınmanın insan faaliyetleriyle ve küresel ısınmayla bağlantısı olduğuna inandıklarını anlatıyor.

29 Ocak 2008 Salı

NELER YAPMALIYIZ????

NELER YAPMALIYIZ?

En iyi temizlik kirletmemektir

Ormanlar CO2 emisyonunu azaltmak için birinci derecede önemli alanlarımızdır. Bu nedenle ormanlık alanları genişletme çalışmalarına daha fazla önem vermeliyiz. Orman yangınlarına karşı tedbirli ve daha dikkatli olmalıyız.

Enerji kullanımına dikkat etmeli, enerji tasarrufuna önem vermeliyiz.

İklim değişikliği konusunda daha duyarlı davranarak konuyu gündemde tutmalı ve halkın bilinçlendirilmesi için daha fazla çaba sarf etmeliyiz.

Kömür, petrol ürünleri gibi CO2 emisyonunu artıran yakıtların tüketimini azaltmalı bunların yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır.

Rüzgar, güneş, deniz, dalga, akıntı enerjisi, ,jeotermal enerji, fotovoltatik, yakıt pili, biyokütle enerjisi hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmalı, bu tür enerji kaynakların kullanılmasını geliştirmeliyiz
Kişisel vasıta kullanımı yerine toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması, elektrikli taşıma araçlarının geliştirilmesi ve kullanımının artırılması önemli ölçüde egzoz gazlarının azalmasını sağlayacaktır. Otomobilimizin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat etmeli ve her uzun yolculuklarda filtrelerinizi temizlemeliyiz.

Fabrika atıklarının, başta zehirli atıklar, tıbbî ilaçlar, kimyasal maddeler ve nükleer enerji kaynaklı atıklar gibi arıtılmadan doğrudan doğaya bırakılması engellenmelidir
kimyasal gübre tüketimi sonucu dışa salınan azot ve fosfor maddesinin zararlı etkisini en aza indirmek için çiftçilerimizi bilinçlendirmeliyiz.

Yangın tüpleri, temizlik malzemeleri, zararlı böceklere karşı kullanılan sprey ve kimyasal maddelerin kullanımında tutarlı ve amaca yönelik kullanma yapmalıyız.

Özellikle sanayi merkezleri ve büyük yerleşim alanları üzerinde daha çok hissedilen hava kirliliğinin azaltılması amacıyla birtakım önlemlerin alınması gerekir. Bunlardan bazılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

> Sanayi ve iş merkezlerinin mümkün olduğu kadar yerleşim merkezleri dışına alınması

> Konutlarda yakıt yakma tekniklerinin geliştirilmesi ve özellikle sanayi alanlarındaki bacalara, hava filtrelerinin takılması ayrıca yakıt olarak doğal gaz kullanımının yaygınlaştırılması.

> Isı kaybını dikkate alarak; bina inşasında ısı yalıtım malzemeleri kullanıp,enerji israfını en aza indirmeye özen göstermeliyiz. Isı yalıtımını mevcut binalarda da yapabiliriz.

> Şehir merkezlerindeki yoğun trafiğin çevre yollara aktarılması

> Ağaçlandırma çalışmalarının artırılması, özellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde yeşil alanların artırılması

> Şehir yerleşim planlarında meteorolojik faktörlerin özellikle rüzgâr durumunun göz önünde bulundurulması


Phılıps firmasından küresel aydınlanma önerileri;

Normal ampullerinizi enerji tasarruflu ampuller ile değiştirin.

Kullanmadığınız zamanlarda televizyon, müzik seti, bilgisayar gibi elektronik aletleri kapatın ve cep telefonu gibi cihazların şarj aletlerini fişten çekin.


Daha az sıcak su kullanın, kombi ve su ısıtıcınızı 2 derece aşağı ayarlayın, çaydanlığınıza gerektiği kadar su koyun.


Evinizin yalıtımını artırın, eşya ve perdelerinizi radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirin.


Bulaşık makinenizi sadece tamamen dolu olduğu zaman çalıştırın. Buzdolabınızda oluşan buz tabakasını düzenli olarak çözün.


Bahçenize ve çevrenize ağaç dikin ya da dikilmesi için bağışta bulunun.

Çevrenizdekilere, küresel ısınma problemini önlemek için neler yapabileceklerini anlatarak bu konuda onları bilgilendirin

Nedİr sera etkİSİ ?

Nedİr sera etkİSİ ?

Yerküre, Güneş'ten gelen kısa dalgalı ışınımın bir bölümünü yeryüzünde, bir bölümünü alt atmosferde (troposferde) emer. Güneş ışınımın bir bölümü ise, emilme gerçekleşmeden, yüzeyden ve atmosferden yansıyarak uzaya kaçar. Yüzeyde ve troposferde tutulan enerji, atmosfer ve okyanus dolaşımıyla yeryüzüne dağılır ve uzun dalgalı yer ışınımı olarak atmosfere geri verilir. Yeryüzünden salınan uzun dalgalı ışınımın önemli bir bölümü, yine atmosfer tarafından emilir ve daha az Güneş enerjisi alan yüksek enlemlerde ve düşük sıcaklıklarda salınır. Atmosferdeki gazların gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle Yerküre’nin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç "SERA ETKİSİ" olarak adlandırılmaktadır.

KÜRESEL ISINMAYI DUYDUNUZ MU ?

İnsanların çeşitli aktiviteleri sonucunda meydana gelen "sera gazları" olarak nitelenen (karbon dioksit, di azot monoksit, metan, su buharı, kloroflorokarbon) gibi gazların miktarlarının artması sonucunda yeryüzüne yakın atmosfer tabakaları ve katı, yeryüzü sıcaklığının yapay olarak artması "KÜRESEL ISINMA" olarak adlandırılır.

İnsanların çeşitli faaliyetlerinin küresel ısınmaya katkısı şöyledir:

  • Enerji kullanımı %49,
  • Endüstrileşme %24,
  • Ormansızlaşma %14,
  • Tarım %13'tür

19 Ocak 2008 Cumartesi

küresel ısınmanın sebepleri:

Doğal Nedenler

Güneşin Etkisi:
ESA bilim adamlarından Paal Brekke; iklim bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini ve Güneş'in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık değişimini incelediklerini belirtmiştir. Bunun sonucunda Güneş'in manyetik alanı ve protonlar ile elektronlar biçiminde ortaya çıkan güneş rüzgarının, Güneş sisteminde kozmik ışımalara karşı bir kalkan görevinde olduğu açıklanmaktadır. Güneş'in değişken aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ışımaları geçirmektedir. Kozmik ışımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, Güneş'ten gelen radyasyon oranını değiştirerek küresel sıcaklık artışına neden olmaktadır.

Güneş'ten gelen ultraviyole ışınım aynı zamanda kimyasal reaksiyonların oluştuğu (ve dolayısıyla atmosferin tamamını etkileyen) ozon tabakası üzerinde değişikliğe yol açacaktır.

Dünya'nın Presizyon Hareketi:

1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin MİLANKOVİÇ Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin her doksanbeş bin yılda biraz daha basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her kırkbir bin yılda Dünya'nın ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının bir çoğu Dünya'nın bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak dönemler geçirdiğini bildirmektedir. Bu da Dünya'nın doğal ısınmasının bir nedenini oluşturmaktadır.

El Nino'nun Etkisi:
"Güney salınımı sıcak olayı" olararak tanımlanabilecek El Niño hareketi, 1990-1998 yıllarında tropikal doğu Pasifik Okyanusu'nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5º daha yüksek olmasına neden olmuştur. Özellikle 1997 ve 1998 yıllarındaki rekor düzeyde yüzey sıcaklıklarının oluşmasında, 1997-1998 kuvvetli El Niño olaylarının etkisinin önemli olduğu kabul edilmektedir. 1998'deki çok kuvvetli El Niño bu yılın küresel rekor ısınmasına katkıda bulunan ana etmen olarak değerlendirilebilir.

Yapay Nedenler

Fosil Yakıtlar:
Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının yaklaşık u'lik bölümünü sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.


Sera gazları:

Sera Gazları Oluşumu:
Güneş'ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal sera etkisi olarak adlandırılır

sera etkisinin Önemi:
Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır. Endüstri devrimi ile birlikte, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara ulaştırmıştır.

Bu etkinin yokluğunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının -18ºC olacağı belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan sera gazlarının miktarının normalin üzerine çıkması ve bu artışın sürmesi de Dünya'nın iklimsel dengelerinin bozulmasına neden olmaktadır.

Bu doğal etkiyi arttıran karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve kloroflorokarbonlar sera gazları olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi de başka bir etkendir.


Sera Gazları : Karbondioksit (CO2):
Dünya'nın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2, Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında bu ışınlara karşı geçirgendir. Böylece yeryüzüne çarpıp yansıdıklarında onları soğurur.

CO2'in atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19. yüzyıllarda 280-290 ppm arasında iken fosil yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde yaklaşık 350 ppm'e kadar çıkmıştır. Yapılan ölçümlere göre atmosferdeki CO2 miktarı 1958'den itibaren %9 artmış ve günümüzdeki artış miktarı yıllık 1 ppm olarak hesaplanmıştır.

Dünyada enerji kullanımı sürekli arttığından, kullanılmakta olan teknoloji kısa dönemde değişse bile, karbondioksit artışının durdurulması olası görülmemektedir.

Sera Gazları: Metan (CH4):
Oranı binlerce yıldan beri değişmemiş olan metan gazı, son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950'den beri de her yıl %1 artmıştır. Yapılan son ölçümlerde ise metan seviyesinin 1,7 ppm'e vardığı görülmüştür. Bu değişiklik CO2 seviyesindeki artışa göre az olsa da, metanın CO2'den 21 kat daha kalıcı olması nedeniyle en az CO2 kadar dünyamızı etkilemektedir.

Amerika ve birçok batı ülkesinde çöplüklerin büyük yer kaplaması sorun yaratmaktadır. Organik çöplerden pek çoğu ayrışarak büyük miktarda metan salgılamakta, bu gaz da özellikle iyi havalandırması olmayan ve kontrol altında tutulmayan eski çöplüklerde patlamalara ve içten yanmalara neden olmaktadır. Daha da önemlisi atmosfere salınan metan oranı artmakta ve bunun sonucu olarak da sera etkisi tehlikeli boyutlara varmaktadır.

Sera Gazları: Azotoksit ve Su Buharı:
Azot ve oksijen 250ºC sıcaklıkta kimyasal reaksiyona giren azotoksitleri meydana getirir. Azotoksit, tarımsal ve endüstriyel etkinlikler ve katı atıklar ile fosil yakıtların yanması sırasında oluşur. Arabaların egzosundan da çıkmakta olan bu gaz, çevre kirlenmesine neden olmaktadır.

Sera etkisine yol açan gazlardan en önemlilerinden biri de su buharıdır. Fakat troposferdeki yoğunluğunda etkili olan insan kaynakları değil iklim sistemidir. Küresel ısınmayla artan su buharı iklim değişimlerine yol açacaktır.

Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin ürünü olup günümüzde buzdolaplarında, klimalarda, spreylerde, yangın söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilimadamları bu gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kurşun, Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.

Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
1- DDT: 1940-1950 yılları arasında dünya çapında tarım alanlarındaki böcekleri zehirlemek için kullanılmıştır. Kimyasal adı 'diklorodifeniltrikloroetan'dır. Klorin içeren bu gazın insan dahil diğer canlılar için de öldürücü olduğu fark edildikten sonra üretimden kaldırılmıştır.

2- Dioksin: 100'ün üstünde çeşidi vardır. Bitkilerin ve böceklerin tahribatı için kullanılır. Çoğu çeşidi çok tehlikelidir; kansere ve daha birçok hastalığa neden olmaktadır.

3- Cıva: Cıvanın en önemli özelliği diğer elementler gibi çözünmemesidir. 1950-1960 yılları arasında etkisini önemli ölçüde göstermiş, Japonya'da birkaç yüz balıkçının ölümüne neden olmuştur. Bir ara kozmetik ürünlerinde kullanılmışsa da daha sonra son derece zehirli olduğu anlaşılıp vazgeçilmiştir.

4- Kurşun: Günümüzde kalemlerin içinde grafit olarak kullanılmaktadır. Vücudun içine girdiği takdirde çok zehirleyicidir; sinir sistemini çökertip beyne hasar verir.

5- Vinilklorid: PVC yani 'polyvinyl chloride' elde etmek için kullanılan bir gaz karışımıdır. Solunduğunda toksik etkilidir.

6- PCB'ler: PCB, İngilizce bir terim olan 'polychlorinated biphenyls' ten gelmektedir. Bu endüstriyel kimyasal toksik ilk olarak 1929'da kullanılmaya başlanmış ve 100'ün üstünde çeşidi olduğu tespit edilmiştir. Bunlar büyük santrallerdeki elektrik transformatörlerinin yalıtımında, birçok elektrikli ev aletlerinde aynı zamanda boya ve yapıştırıcıların esneklik kazanmasında kullanılmaktadır. Bunun yanında kansere yol açtığı bilinmektedir.

7- Sodyumnitrat: Füme edilmiş balık, et ve diğer bazı yiyecekleri korumak için kullanılan bir çeşit tuzdur. Vücuda girdiğinde kansere yol açtığı bilinmektedir.

8- Kükürtdioksit (SO2): Bu gaz sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların ve kömürle petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkar. Kükürtdioksit ve azotoksidin birbiriyle reaksiyonu sonucunda asit yağmurlarını oluşturan sülfürürik asit (H2SO4) oluşur.

9- Polimerler: Doğal ve sentetik çeşitleri bulunmaktadır. Doğal olanları protein ve nişasta içerirler. Sentetik olanlarıysa plastik ürünlerinde ve el yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon, polyester, spandeks, stirofoam gibi adlar alırlar.

Sera Gazları: Ozon:
Ozon tabakasının incelmesi "Küresel Isınma"yı dolaylı yoldan arttırmaktadır. USNAS'ın 1979'da yayınladığı raporda, ozon tabakasında %5 -  arasında bir azalma olduğu gözlemlendiği öne sürülmüştür.

Oysa bundan bir yıl önce Kasım 1978'de uzaya fırlatılan Nimbus-7 uydusundan alınan verilere göre toplam atmosferik ozon seviyesi 1979-1991 yılları arasında orta enlemlerde %3-%5, yukarı enlemlerde %6 ila %8 arasında azalmıştır (Gleason 1993). 1992 yılında Antartika'daki Ozon seviyesi ise 1979'daki seviyenin P'sine inmiştir. 1950 ve 60'lı yıllardaki ozon kalınlığı da 1990'lı yıllardan sonra 1/3'üne kadar inmiştir. "The National Research Council"ın 1982 Mart raporuna göre CFC salınımı bu şekilde devam ederse 21. yy'nin sonunda stratosferdeki ozon miktarı %5 ile  arasında bir değerde azalacaktır.

Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Dünyanın sıcaklığı sanayi devriminden bu yana 0,45ºC artmıştır. Bunun esas nedeni fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2 ve diğer sera gazlarıdır. Artan nüfus ve büyüyen ekonominin enerji gereksinimleri de fazlalaşmaktadır. Bu gereksinimin karşılanması ise fosil yakıt tüketiminin artmasına ve atmosferdeki CO2 miktarının büyük ölçüde çoğalmasına neden olmaktadır. Sıcaklık artışının olası etkileri teoriler biçiminde incelenmektedir.

Şehirlerin Isı Adası Etkisi:

Güneşli ve sıcak günlerde, yoğun nüfuslu ve yüksek binaların sıklıkla görüldüğü kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları, şehirlerin ısı adası etkisini oluşturur. Bu asfaltlanmış alanlar,bitki topluluklarının köreltilmiş olduğu bölgeler ve siyah yüzeyler "ısı adası etkisi"nin başlıca nedenleridir.

Kentleşmiş alanlarda hava dolaşımının yapılaşmanın artışıyla engellenmesi ve doğal iklim ortamının bozulması yerel bir ısınmaya yol açar. Bu tür yerel ısınmalar da küresel ısınmayı arttırıcı etkidedir.

Şehir planlamasında ve bina yapımında güneş ile yapı arasındaki ilişkinin iyi ayarlanması ısı adası etkisini engelleyecektir.

Örnek Şehirler:Detroit (USA), Los Angeles (USA) ,Hong Kong (ÇİN)...

Smog:

Havaya salınan fazla miktardaki gazlar, atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz tabakasını kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ışınları daha fazla emilir, daha az yansıtılır ve yapay bir sera etkisi oluşur. Gazlar, özellikle büyük şehirlerde, Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili olmaktadır.

Smog oluşumunun bulunduğu yerleşim yerlerinde yaşayan insanlarda
- Akciğer ağrıları
- Hırıltı
- Öksürük
- Baş ağrısı
- Akciğer iltihapları görülür.

Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim değişikliklerine yol açacaktır. Önlem alınmadığı takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri çok büyük boyutlara ulaşacaktır.

Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin tamamı suya ihtiyaç duymaktadır. Sıcak geçen yıllarda elektrik istemi artacak fakat su miktarının azalmasından dolayı elektrik üretimi düşecektir. Bu da devlet ve halklara ekonomik sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden olacaktır.

Nehir ulaşımında problemler: Sıcaklık artışına bağlı olarak nehir sularının alçalması, suyolu ticaretine engel oluşturup ulaşım giderlerini arttırmaktadır.

Küresel Isınma Nedir Küresel Isınmanın Sebepleri Nelerdir?


17cec82ac8b8061c87f40d04ea1a17d1.jpg

İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor.

Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor.küresel ısınma, küresel ısınma nedir, küresel ısınmanın nedenleri, küresel ısınmanın sebepleri, küresel ısınma videoları, küresel ısınma resimleri Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor. Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazların atmosferdeki yığılması artış gösterdi. Bilimadamlarına göre işte bu artış küresel ısınmaya neden oluyor. 1860’tan günümüze kadar tutulan kayıtlar, ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar artığını gösteriyor.

Bilimadamları son 50 yıldaki sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkileri olduğu görüşünde.

Üstelik artık geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşılıyor.
Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor.

2007’nin de dünya genelinde kayıtların tutulmaya başlandığı son 150 yıllık dönem içinde en sıcak yıl olabileceği öngörüsü var.

Peki bu sıcaklık artışı yani küresel ısınma nelere yol açıyor, hayatımızı nasıl etkiliyor?

Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor.

Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerde toprak kayıpları artıyor.Örneğin 1960’ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre’de kar örtüsünde yüzde 10’luk bir azalma oldu. 20’inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu saptandı.

Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor.

Kışın sıcaklıklar artıyor, ilk bahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor.

İşte bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor.

Küresel ısınma insan sağlığını da doğrudan etkiliyor
Bilimadamları, iklim değişikliklerinin kalp, solunum yolu, bulaşıcı, alerjik ve bazı diğer hastalıkları tetikleyebileceği görüşünde.

Biz neler yapabiliriz ? sorusunun cevabı,Neler Yapabiliriz? başlıklı içeriğimizde. Ayrıca Yapmamız Gerekenler başlığına da bakabilirsiniz.

Küresel Isınmanın Nedenleri: Hava koşullarının uzun bir zaman kesiti içinde ortalama durumu iklim olarak tanımlanır. Dünya son bir milyar yıl içinde yaklaşık ikiyüzelli milyon yıl süren sıcak dönemler ve bunların ardından gelen dört büyük soğuk dönem geçirmiştir. Dünya yaklaşık elli milyon yıl önce soğuk bir döneme daha girmiş, bu dönemde yüzbin yılda bir on bin yıl süreyle görülen sıcak dönemlerin haricinde soğuma eğilimi göstermiştir. Şu an bu sıcak dönemlerden biri yaşanmaktadır. Dört bin yıl önce başlayan sıcaklık düşüşleri sonucunda Dünya'nın soğuma eğiliminin artması beklenmekteydi fakat bu artış son yüzelli yıldır gerçekleşmemiştir.

Güneş gibi doğal etkenlerle büyüyen bu artışın nedeni, özellikle son dönemlerde, büyük ölçüde insan kaynaklı olan sera etkisiyle oluşan küresel ısınmadır.